DOLAR 32,5833 % 0.29
EURO 35,0346 % 0.17
GRAM ALTIN 2.461,52 % 1,04
ÇEYREK A. 4.024,59 % 1,04
BITCOIN 64.373,74 0.581
ÜYE PANELİ

Son Güncelleme :

09 Aralık 2021 - 11:27

/ 284 views kez okundu.

FONKSİYONEL TIP NEDİR? NÖROLOJİ UZMANI RECEP ALP ANLATIYOR…

Fonksiyonel Tıp modeli, hastaları ve hekimleri, hastalığın altında yatan nedenleri ele almak ve en uygun sağlığa, iyileşmeye kavuşmak için birlikte çalışmaya teşvik eden bireyselleştirilmiş, hasta merkezli, bilim temelli bir yaklaşımdır. Fonksiyonel Tıp, bireyler için rahatsızlığın temel nedenlerini ele alarak çözüme kavuşturur.

Kişinin genetik, biyokimyasal ve yaşam tarzı faktörlerinin ayrıntılı bir şekilde değerlendirir ve bu bulguları kişiye özel tedavileri planlamak ve en iyi sonuçları almak için kullanır. Bu yaklaşımda, belirtilerden, şikâyetlerden ziyade, ana nedenini ele alarak, hastalığın karmaşıklığını tanımlamaya yönelmişlerdir. Bir durumun birçok farklı sebebi olabileceği gibi aynı şekilde bir nedenin birçok farklı hastalığa sebep olabileceğini ortaya koyar. Sonuç olarak, Fonksiyonel Tıp tedavileri, her bir bireydeki hastalığın spesifik belirtilerini hedeflerken, sistemlerin ve tüm bedenin sürekli sağlıklı olmasını da sağlar.

 

SAĞLIK PROBLEMLERİNİ ORTAYA KOYAR

Besinler ve beslenme, Fonksiyonel Tıbbın ana konusudur ve sağlıklı bir hayatın sürdürülmesinin merkezinde yer alır. Fonksiyonel Tıp, genel tıbbın hastalık merkezli yaklaşımından daha ileriye giderek, kişi merkezli bir yaklaşımla 21. yüzyılın kronik sağlık ihtiyaçlarına cevap verecek bir yöntem sunar. Fonksiyonel Tıp’ta esas olan kişinin bütünüdür ve hekim topladığı detaylı bilgiler ile, genetik, çevresel, yaşam tarzına bağlı faktörlerin, kişinin sağlığı üzerindeki etkilerini ve o kişi için kompleks-kronik hastalıkları nasıl tetikleyebildiğini değerlendirir. Bu analizin sonunda kişi için uzun vadeli olarak sağlığın korunabileceği bir plan/hayat tarzı programı oluşturulur.

BESLENME

Beslenme alışkanlıklarındaki yanlışların, yaşam boyu süren hemen hemen bütün sorunlarda karşımıza çıktığını biliyoruz. Biyolojimizi ve dolayısıyla psikolojimizi de beslenmemizi değiştirerek, istediğimiz iyilik haline dönüştürebilir ya da hiç istemediğimiz sorunlara yol açabiliriz. Bu konudaki çalışmalar ve sonuçlar, sadece sağlıklı yaşam için değil, çok önemli hastalıkların tedavisi için de şaşırtıcı ve umut verici. Kliniğimizde elde ettiğimiz sonuçlar bunu teyit etmektedir.

Hastalıkların tespiti ve tedavisi kadar sağlığın kaynağının bilinmesi ve sürdürülmesi çok önemlidir. Yediğimiz yiyecek ve içtiğimiz içeceklerin hastalık oluşturma açısından potansiyeli tartışılmazdır. Aynı durum ‘İYİLEŞME’ içinde geçerlidir. Sağlıklı bir yaşam için besin kaynağımızın ve çeşitliliğinin sürdürülebilir olması gerekir.

Hastaların kendilerine ait “Kişiye Özel Beslenme Programı” tedavi sürecine katkısı çok büyüktür. Bir beslenme programı planlanırken kişiden kişiye farklılık gösteren durumlar hekim ve beslenme uzamanı tarafından çok iyi belirlenmiş olması gerekir. Bunlar yaş, cinsiyet, boy, kilo, metabolizma hızı, kan bulguları, yaşam tarzı, fiziksel aktivitesi, varsa hastalığı, varsa kullandığı ilaçlar, varsa kalıtsal ve ailevi hastalıklar ve sevdiği-sevmediği yiyeceklerdir. Gerekiyorsa bilimsel olarak kanıtlanmış, güvenilir, çeşitli bitkisel desteklerle de takviye edilebilir. Bunların hepsini göz önüne alıp oluşturulmuş bir beslenme programının kişi tarafından sürdürülebilirliğini takip etmek de çok önemlidir.

Doğru beslenmenin hastalıkların tedavisinde ve sağlıklı yaşam tarzı kazandırma sırasında her zaman tamamlayıcı niteliği vardır. Ruhsal ve fiziksel sağlığımızı kazandıran diğer uygulamalarla birlikte tamamen bir bütün haline gelir. Beslenme programlarına bakıldığında hastalığın gidişatını yönlendirecek özelliklerde olması gerekir.

 

HAREKET

Hareketsizlik, hastalıkların kökenlerinden biridir. Modern hayatta hareket azalması birçok kronik hastalığa zemin hazırlamaktadır. Beyin sağlığı açısından da hareketsizlik önemli bir nedendir.

 

HAREKETSİZLİK BEYNİN DÜŞMANIDIR.

Beyin sağlığını etkileyen en önemli durumlar şunlardır. Oksijen, glikoz, sinirsel uyarı, uyku ve fiziksel aktivite yani hareket. Bu faktörler hastalığı önlemek, var olan hastalığın etkilerini azaltmak için esas temel unsurlardır. Bu yazımda hareket veya fiziksel aktivite konusunu incelemek istiyorum.

Fiziksel aktivite; günlük yaşamda kas ve eklemleri kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir. Yürüme, koşma, yüzmenin yanı sıra çömelme kalkma, çeşitli kol-bacak, baş ve gövde hareketleri gibi temel vücut hareketlerinin tümünü ya da bir kısmını içeren çeşitli spor dalları, dans, egzersiz, oyun ve gün içindeki aktiviteler fiziksel aktivite olarak kabul edilebilirler.

Sağlıklı yaşam için hareketin, fiziksel aktivitenin önemi tartışılmazdır. Hareket ile vücudun dolaşım sirkülasyonunu artırarak tüm vücudun oksijenlenmesine destek oluruz. Hareketle bedenimizde dolaşım sistemi dışında lenfatik dolaşımda hızlanır böylelikle dokularda birikmiş olan zararlı maddelerin toplanması, temizlenmesi ve arındırılması sağlanır. Diğer olumlu özellikleri şöyle sıralanabilir:

Kas gücü ve fiziksel aktivite toleransında (kondisyon ve dayanıklılık) artış olur. Kas-eklem kontrolünü arttırarak stabilitenin ve dengenin sağlanması, özellikle yaşlı bireylerde düşmelerin önlenmesi sağlanır,

Kalp -damar hastalık oranlarında azalma,

Kronik yorgunlukta azalma,

İnsülin aktivitesinin kontrolünü sağlayarak diyabetin ve kan şekerinin kontrolüne yardımcı olur,

Kan basıncı ve kan lipid (yağ) düzeylerinde normalleşme yapar,

Kemik yoğunluğunda artış sağlar, osteoporoz  riskini azaltır,

Uyku süresini ve kalitesini iyileştirir,

Kaygı ve depresyon tablosunu yatıştırır,

Bağırsak aktivitesi düzenlenir, kabızlık azalır,

Metabolizmayı hızlandırır ve kilo alımını önler,

Uzun vadede bilişsel fonksiyonlar ve motor kontrol, buna bağlı olarak özgüven artar, demans (unutkanlık) azalır. Kadınlarda menopoza girme başlangıç yaşını geciktirir, menopozun olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde yardımcıdır,

Yetişkinlerde sağlıklı cinsel aktivite üzerinde olumlu etkileri vardır,

Kendini iyi hissetme ve mutluluk oluşturur, depresyon ve anksiyete ile başa çıkma gücünü arttırır,

Vücut direnci artar ve enfeksiyonlara karşı koruma gelişir,

Kanser gelişim riskini azaltır ve kansere karşı koruma sağlar,

Yaşam kalitesi artar, sosyal ve kültürel aktivitelere katılım artar.

Ayrıca düzenli fiziksel aktivite yapan bireyler, sigara bağımlılığından kurtulma konusunda aktif olmayan bireylerden daha başarılıdırlar. Koronavirüs nedeniyle evde kaldığımız bu günlerde vücudumuzun hareketsiz kalkması beyin ve vücut sağlığı açısından sorun oluşturabilir. Bu amaçla hareketi ve egzersizi bırakmayın.

 

UYKU VE UYKU BOZUKLUKLARI

Günümüz yaşam şartlarının getirdiği en önemli kısıtlamalardan biri kuşkusuz gece önerilen uyku miktarını alamamasıdır. Uyku sağlıklı yaşam için gerekli bir ihtiyaçtır. Fiziksel ve ruhsal gelişimi için belli sürede ve kaliteli uyku önemlidir. Aşağıdaki listede, kaliteli uyku için birçok öneri sunulmaktadır.

  • Uyku uyuma ve uyanma saatine dikkat edilmelidir. Melatonin ortalama gece 11-03 arasında maksimum düzeye ulaşır.
  • Kafein ve alkollü içeceklerden uzak durulmalıdır.
  • Karanlık bir ortamda uyulmalıdır.
  • Uykuya dalmak için nefes egzersizleri yapabilirsiniz.
  • Beslenme ve hareket düzenlenmesi yapılmalıdır.

FONKSİYONEL TIP KİŞİYİ BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALIR ..

Fonksiyonel tıp, kişiye sistemsel ve bütüncül olarak yaklaşır. Bütüne bakarken, kişinin zihinsel, ruhsal yapısıyla beraber yaşam şeklini hem kök nedene inerken hem de tedavileri planlarken kullanır.

 

FONKSİYONEL TIP ve NÖROLOJİ

Doç. Dr. Recep ALP

Nöroloji Uzmanı,

Fonksiyonel Tıp,

Uyku Hekimi

NÖRALP AKADEMİ, TEKİRDAĞ, 05331956059,

drrecepalp@gmail.com instgram: Doç.Dr.Recep ALP

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.