DOLAR 32,5038 % 0.08
EURO 34,7826 % -0.12
GRAM ALTIN 2.499,53 % 0,61
ÇEYREK A. 4.086,73 % 0,61
BITCOIN 2.102.959 5.548
ÜYE PANELİ

“DOĞUMDAN SONRA MUTLAKA YAŞAM TARZI DEĞİŞTİRİLMELİ”

Son Güncelleme :

09 Aralık 2021 - 11:37

/ 303 views kez okundu.
“DOĞUMDAN SONRA MUTLAKA YAŞAM TARZI DEĞİŞTİRİLMELİ”

Savaş kalafat: Bir hekim konuğum var. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Kendisiyle kadınları konuşacağız. Ama öncelikle şunu söylemem lazım, bunu kadınlarımıza söylüyorum çünkü bu ülkede biliyorsunuz kadınlar jinekologlarını değiştirmezler, kuaförlerini değiştirmezler ve diş hekimlerini değiştirmezler. Peki değiştirmedikleri bu kişiler yada olaylarla ilgili ne kadar disiplin içindeler? Mesela Türkiye’de kadınların 6 ayda bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına gitmeleri gerekiyor. Çünkü kadının gelecekteki sağlığı ile ilgili bir şey bu. Ama maalesef kadının başına bir şey gelmedikçe hekimin kapısını çalmıyor. Şimdi bu bizim eksikliğimiz bence. Ama şöyle de bir gerçek var, diş hekimine de aynı şekilde yapıyoruz. Dişlerimiz çürüdükten sonra diş hekimine gidiyoruz, diyoruz ki: Ya benim dişim çürüdü. Çürümeden önce ne yaptın? Gittin kontrol ettirdin mi? Diş fırçanı kullandın mı? Diş macununu kullandın mı? Çocuğunu aşıladın mı? Böyle bir disiplin edindin mi? Yok. Onun için her şeyin başı sağlık ama tedbir de çok önemli, kontrol de çok önemli. Hekimler misyon gereği orada varlar, siz de burada varsınız ama temas kurmazsanız her iki tarafta birbirinize bakar durursunuz. Varujan Magar ile birlikteyiz. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı.

SAVAŞ KALAFAT: Kadınların ne kadar aralıklarla bir hekime görünmesi lazım?

Varujan Magar: Herhangi bir insan için yıllık sağlık kuruluşuna müracaatı yeterli. Ancak özel durumlar, belli hastalıklar veya kişinin kendi hastalığından ötürü olan durumlar bu süreyi 6 aya, bir yıla, 1 aya değiştirebilir. Bazı durumlarda uzun vadeli olarak baktığımızda belli yaş grupları için daha sık olabillir. Çocukken, doğduktan sonra bebekleri biz ayda bir doktora götürürüz. Yılda bir gitmiyoruz. Çünkü o gelişim süreci o yaş için çok önemli.  Dolayısıyla aşısı, muayenesi, tartısı çok önemli. Erişkin hayata geldikten sonra yılda bir gibi standart bir süre aralığına düşüyoruz. O yüzden bu nasıl ki çocukken çocuğunuza özen gösteriyorsunuz. Bu çocuk büyüdükten sonra da ona kendisine özen göstermesini öğretiyoruz. Bir de ebeveyn olarak çocuklarımıza da bunu aşılamamız gerekiyor. Bazı şeyleri de çocukların merak etmesini sağlamalıyız ki yani merak etmeyi bilmeyen bir toplum okumaz, okumazsa da öğrenmez. Dolayısıyla bu bir süreçtir, bu bir kültürdür. Bunu nasıl sağlarız, bu da bütün sosyologların, eğitim bilimleri uzmanlarının, hatta hükumetlerin politikalarının içine yerleşmesi ve bunun sorgulanması gereken bir yer.

Savaş kalafat: Aşıdan bahsettik, mantığı aşılamaktan bahsettik. Şimdi pandemi dönemini yaşıyoruz. Bir sürü şehir efsaneleri var. Bunları bir kenara bırakıyorum. Ama aşılamanın ne kadar önemli olduğunu biz bu pandeminin, bu delta virüsü çıktığından beri, 4 kat ya da 5 kat bulaşıcı özelliğe sahip bu virüsten sonra biz daha iyi anladık. Şimdi rakamların 65’lere 70.000 lere vurmamasının sebebi, 25’lerde kalmasının sebebi tabii ki de tedbirlerin biraz geciktirilmesinden dolayı bu rakamlar arttı ama 4 binlerden 26 binlere gelmesinin sebebi bu tedbirsizlikten kaynaklanıyor. Ama aşılamanın da buna faydası olduğuna inanıyorum ben ve bunun işte yakın zamanda sonuçlarını göreceğiz. Bizim turkovac aşısı da ikinci fazı son derece yan etkisiz bir şekilde aşmış. Üçüncü fazda ne olur bilmiyorum. Ama ne kadar çok insan aşılanırsa bu pandemi sürecinde bu virüsten kurtulmayı da kendisini kollama anlamında bir imkân oluşturacak.

Varujan Magar: Aşı her şey değil. Bunun örneklerini birkaç ülkeden vererek başlayabiliriz. Birkaç ay öncesinde İsrail, tüm halkını aşıladığını dolayısıyla bütün kısıtlamaları kaldırdığını, normale döndüğünü gösterdi. Sonrasında yüksek sayıda vaka sayılarıyla karşılaştılar. Bu herhangi bir virüsün, Covid – 19 da bunların en sıkıntılılarından bir tanesi, mutasyon geçirebileceğini, çeşitli varyantlarının olabileceğini dolayısıyla aşılanma olsa bile belli önlemlerin alınmadığı taktirde hastalığın, insanlar arasında bulaşabileceği ve virüsün tabiatı gereği hızlı bir şekilde ölüme veya sakatlığa sebep olabileceğini gösteriyor. Bu genel sağlık, aşılanma ve bilinçle ilgili bir şey. İnsanlar buna ne kadar uyarsa karşılığında bunun faydasını o kadar alırlar. Kadın sağlığı içinde bu böyle. Bizim kendi hastalıklarımızda var, onun kendi aşıları da var.

Savaş kalafat: Hocam ben konuyu mertebeye rahim ağızı kanserlerine getirecektim. Orada da mesela Türkiye’de uygulanan 4’lü aşı var. Avrupada 9’lu aşı var. Bu rahim ağzı kanserine neden olan virüs, DNA virüsü müdür, doğru mudur?

Varujan Magar: Doğru.

Savaş kalafat: Bu virüsle ilgili mücadelede siz hekimler olarak ya da kadın hastalıkları doğum uzmanı olarak ya da Sağlık Bakanlığında, Türkiye’nin Sağlık Bakanlığı olarak neler yapılıyor, hangi aşamalardayız, nereye doğru evriliyoruz?

Varujan Magar: Geçtiğimiz yıllarda Sağlık Bakanlığının, Aile Sağlığı Merkezleri aracılığıyla da yürüttüğü bir uygulama vardı. Burada, Kadın Sağlığı Merkezlerinde halen devam etmesi bekleniyor ancak şu an ki Covid durumu sebebiyle bir süre askıya alınmış durumda ama daha sonra devam edeceğini düşünüyorum. Bütün başvuran kadınlara “SİMİR” testinin yanında HPV-DNA riskli grup taraması da yapılıyordu. Şimdi HPV DNA’sı neden bakılıyor? HPV DNA, HPV dediğimiz şeyin adını bir söyleyeyim, daha sonra HPV diye devam edeceğim. “Human papilloma virus” yani “insan siğil virüsü”. Bunun yaklaşık 200-250 tipi vardı. 6 ay sonra 300 tip olabilir, 350 tip olabilir…

Savaş kalafat: Bu mutasyona da uğruyor ama değil mi?

Varujan Magar: Tabii, bir sürü varyasyonları mutasyonları oluşuyor. Bu oluşan mutasyonların hepsi sıkıntılı değil, Covid ile benzerliği bu. Bazı varyasyonları daha fazla problemli. Yani bu virüs hem siğil yapar hem rahim ağzı kanseri yapar. Ancak her tipi kanser yapmaz, her tipi de siğil yapmaz. Rahim ağzındaki mevzu, kanseriyle ilgili olan mevzu belli başlı tiplerin özellikle burada hücre içerisine girip orada kendisini iyi gizleyip vücuda belli etmeden kendisini çoğaltırken hücreyi de çoğaltmasıdır. Yani HPV virüsü, HPV, hücre içine giriyor DNA’sını orada çoğaltmaya çalışırken hücrenin elemanlarını kullanıyor, hücrede onunla beraber çoğalıyor. Ve dışarıya kendisini göstermediği için de bağışıklık sisteminden kaçıyor. En riskli grupların yaptığı budur.

Savaş kalafat: Yakalanıyor diyorsunuz.

Varujan Magar: Vücut tarafındaki kanser önleyici genler ya da diğer savunma hücreleri tarafından yakalanıyor. O yüzden bazı tiplerinin riski yüksek, bazılarını vücut bertaraf edebiliyor, bunlarla ilgili bizim bağışıklık sistemimiz, genel bağışıklığımızı yüksek tutmanın da büyük bir faydası var. Ailede kanser önleyici genlerin düzgün çalışmadığı durumlar varsa, “bizim ailede kanser var” deniyorsa, demek ki hepimizin vücudunda bu kanser hücreleri oluşuyor, ancak vücudumuzdaki bazı bağışıklık sistemi öğeleri, doğal savunma hücreleri, lenfositler falan, bunlar bu kanser hücrelerini oluştuklarında yakalayıp öldürüyorlar. Ancak bu mekanizma düzgün işlemiyorsa veya çok fazla sayıda hücre oluşuyorsa, bunlardan bazıları sistemden kaçıp kontrolsüz bir şekilde ürüyorlar. HPV DNA’sının yüksek riskli olan tiplerini içeren virüs tipleride bu kanserleşmeden sorumlular. Bazıları genital bölgelerde yada ciltte siğile sebep oluyorlar. Bunlarda bulaşma olasılıkları, özellikle kadın sağlığı önemli diyoruz, erkeklere de bulaştığında oluyor, erkekte siğil yapıyor. Gözde, ağız bölgesinde, genital bölgede, mukozanın olduğu çoğu yerde siğilleri görebiliyoruz. Ancak kadın sağlığı açısından önemi nedir? Doğum kanalında bulunması nedeniyle, doğum sırasında bazen bebeğe de geçip onlarda da solunum yollarında tıkanmalara sebep olan papillom dediğimiz oluşumlara neden olabilir.

Savaş kalafat: Peki hocam, hamile bir kadında siz HPV’yi tespit ederseniz, nasıl bir tedavi süreci izleniyor?

Varujan Magar: Kanser yapan tiplerden birini tespit ettiğimizde, yani bunu genellikle pratik olarak düşünelim, pek karşımıza geldiğini söyleyemem. Gebelik sırasında değilde, biz gebelik öncesinde yapmayı tercih ediyoruz. İnsanlarımız muayeneden çekiniyor. Annesinden simir testinin çok ağrılı olduğunu duyarak gelen ya da arkadaşından çok ağrılı olduğunu duyarak gelen kişilerin muayenesinde özellikle ince davranıyoruz ki, bunlar doğru yerleşsin, doğrusu yerleşsin. Muayene ağrılı bir işlem değildir, hekiminiz sizin canınızı yakmak istemiyor. Hekiminiz size yardım etmeye, varsa bir sorununuz, bunu erkenden çözmenize yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında sizden yardım istiyor. Nedir bu? Siz orda bulunacaksınız, hekiminizle konuşacaksınız ve hekiminizin size bunları yapmasına müsade edeceksiniz.Vajinal muayene o kadar sıkıntılı birşey değil. Gebelik sırasında yapıp yapmamak ayrı mevzu. Gebelik sırasında biz muayene zaten yapıyoruz. Mecburen, yani bir sürü durum var. Bunun kanaması var, akıntısı var, erken doğumu var, bir sürü durum var. Doğum kanalının doğuma yakın zamanda doğuma uygunluk açısından değerlendirilmesi de zaten, gerekiyor.

Savaş kalafat: Siz buna çatı diyorsunuz galiba, çatı darsa…

Varujan Magar:  pelvis, çatı diyelim. İkiside aynı anlama geliyor.

Savaş kalafat:  yada belki normal doğum yaptırıcaksınız, yada sezeryana alacaksınız.

Varujan Magar:  Bebek ters düz geliyor veya hangi yapısı daha uygun geliyor. İçeride doğum kanalının ilerlemesine engel olacak başka bir tümör oluşumu olabilir. O güne kadar hissedilmemiş başka patolojiler gelişebilir. Enfeksiyonlar, en bariz karşılaştığımız ki bunlar doğum kanalında çocuğa geçtiğinde, yeni doğanda enfeksiyon yapıp, yoğun bakım olasılığını arttırıyor. Dolayısıyla bizim yıllık muayene, gebelik gibi özel durumlardan birkaç ay öncesinde muayene, doğum zamanında yapılan muayeneler zaten, bakın orada da bebeğin gelişimi ne kadar önemli, ayda bir bakıyoruz. Gebelik sırasında da neredeyse 2 haftada bir, ayda bir, değerlendirmeler oluyor. Yani erken gelişen dönemde bir şeyi yakalamak daha önemli. Kanser gelişimi de böyle. O yüzden yıllık muayene olursanız, simir testini, doktorunuzu görürseniz, başınıza bişey gelmez. Riskli grup DNA pozitif ise, Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü bu tarz şeylerde, biz ne yapıyoruz kolposkopi dediğimiz bir araçla durumu daha derinlemesine inceleyip, neresinde yaygınlık varsa onu anlamaya çalışıyoruz.

Savaş kalafat:  Şimdi bu genital bölge siğilleri konusunda, tedavi uzun bir süreç midir? Kolay mıdır? Finalde ne olur? Nereye doğru evrilir? Bu konuda bilgi alalım sizden.

 

 

 

 

Varujan Magar: HPV’nin sebep olduğu diğer mevzuya geldik. Rahim ağzı kanserini geçtik. Siğiller genital bölgede küçük, karnabaharımsı kabarık lezyonlar yaparlar. Bu lezyonlar kadında, erkekte,  genital bölgede, anal bölgede, penis gövdesi, kaide, bir sürü yerde olabilir. Uygun bir ışık altında bakıldığında, kişi kendi kendine bazen bunları, yıkanırken, kendisini değerlendirirken ya da ilişki sırasında fark edebilir. Veya tesadüfen muayene sırasında biz fark edebiliriz. Esas olan şey kişinin kendi cinsel organını da tüm vücut öğeleri gibi, aralıklı olarak değerlendirmesidir. Günlük, haftalık herneyse.

Savaş kalafat: Biz çocuklarımıza DNA’yı yansıttığımız için, o çocuklarımıza geçiyor mu? Resesif karakter olarak mı geçiyor yoksa açık karakter olarak mı geçiyor?

Varujan Magar: Bahsettiğiniz virüsün yerleştiği hücre, rahim ağzındaki yassı epitelinin, dikey epitel dediğimiz bir alanın birleştiği yerde yerleşiyor, ya da ciltte bir yerde yerleşiyor. Bizim genital organlarımızda, yumurtalık veya sperm hücrelerine yerleşmiyor. Dolayısıyla bu çocuğa geçmiyor, öyle bir şey yok. O alakasız bir yer. Dolayısıyla bu, döllenme dediğimiz hadise rahimin içerisinde bir yerde oluyor.

Savaş kalafat: Hocam bir final soru daha soracağım size. Mesela hamile kadınlarda insülin direnci oluşuyor. O insülin direnci şeker hastalığına dönüşür mü? Yoksa hamilelik bittiği zaman çocuk dünyaya geldiği zaman tekrar vücut eski haline döner mi? Direnç ortadan kalkar mı? Bu konuda ne diyebilirsiniz?

Varujan Magar: Şimdi gebelikte, glikojen toleransı ya da şekere duyarlılık, şekere tahammülsüzlük dediğimiz bir durum olabilir. Bu gebelik dışında insanlarda da var. Gebelikte şekere duyarlılık ya da glikojen toleransı dediğimiz durum bir çeşit, şekerin yüksek olması hali. Bunun belli bir seviye üzerinde olması gebelik şekeri dediğimiz duruma sebep oluyor. Kontrol, tarama yapmadığımız bir durumda bunu anlamamızın yolu yok. Ben buradan detay vermek istemiyorum. Ama evde 1 haftalık ölçümlerle de bu anlaşılabilir. Dolayısıyla bu tarama testlerini yaparak kişide insülin, insülin demeyeyim, şekere karşı tahamülsüzlük var mı, yok mu? Bunu anlıyoruz. Bu varsa çünkü bebeğin yoğun bakıma kadar gitme sürecinde, büyük, iri bebek, erken doğum v.s gibi durumlar görülüyor.

Savaş kalafat:  Bir sürü sonucu var diyorsunuz.

Varujan Magar: Sarılık olasılığının artmasına sebep olabilir. Eğer şekeri siz erken tanırsanız, gebelik şekerini veya intoleransı, diyetle veya hatta gerekirse insülinle müdahale edip bunun daha normal bir şekilde ilerlemesini sağlayabilirsiniz. Eğer bu tarama yapılmazsa, bunun anlaşılması mümkün değil. Eğer gebede bu tarz bir şeker bozukluğu çıkarsa ve toleranslı bir şekilde gebelik bitti diyelim, doğumdan sonra genellikle bu geriliyor. Ancak bu şunu gösterir: Kişinin bir insülin direnci veya kişinin şekere bir eğilimi var. Eğer doğumdan sonra ki süreçte yaşam tarzı değiştirilmezse, egzersizlere doğru bir eğilim olmazsa, 10-15 yıl içerisinde %50 ihtimalle şeker hastası olacağını gösterir. Yani gebelik sırasında şekeri saptamak gerekiyor, saptanmışsa kişinin hayatını buna göre değiştirmesi gerekiyor.

Savaş kalafat:  Peki ailedeki hikaye bunu etkiler mi?

Varujan Magar: Etkiler. Ailevi olarak bunlar Hela genlerinde tanımlanmıştır. Diyabetik genide vardır aşağı yukarı ve bu genler kişinin aile hayatındaki beslenme etkileriyle beraber değişiyor. Bir ailede diyelim ki şeker var ve bu aile hamur işini çok seviyor. Çocuğuna da hamur işi veriyor, çocukta hamur işi seviyor. Büyüdüğünde, “ya bende şeker var, aileden.” Diyebiliyor. Ama siz bunu destekleyecek bir beslenme şekline de alışmışsınız. Bunu değiştirmeden sizin aileden gelen yükünüzü kaldırmanız mümkün değil. Burada bir negatif var, siz buradan bir negatif alıyorsunuz. Bunu azaltmanın yolu, aile yükünü azaltıp, besin ögesini, hayat şekillerini değiştirmek. Çocuklarda özellikle obeziteden kaçınmanın en iyi yolu. Yani onları erken yaşta, böyle hamurlu, karbonhidratlı şeylerden aşırı değil, daha proteinler, balık yağı, minerallerden zengin beslemek, sportif faaliyetlere ulaştırmak. Sosyal şeylere girmek çok mu zor?

Savaş kalafat:  Bir hekime başvurulduğunda doktorlar zaten bu konuda gerekli şeyleri söyleyeceklerdir diyelim.

Varujan Magar: Yediğiniz şeyin sizin şekerinizini aşırı yükseltmesi durumunda siz, o gün ne yediğinize bakarsınız. “Ya ben iki köfte yemişim, 1 dilim ekmek yemişim, patates yemişim, ekmeğin üstüne nutella sürmüştüm acaba o mu yükseltti?” Bu gibi şeyler bizim şekerimizi yükseltiyor. Şekeri yükseltiyorsa, buna karşı dikkatli olmak lazım. Dolayısıyla o yüksek çıktığında, feedback’i, geri dönüş olarak bakıp ben burda nerde hata yaptım ya da beni ne bozuyor, onu anlamımız mümkün oluyor. Düzenli aralıklarla muayeneye gelmesi lazım. Okudukları şeyleri süzgeçten geçirecekse geçirsin. Geçirmeden ya da karar vermeden bir hekimine mutlaka danışsın. Etrafında ulaşabileceği birçok hekim var. Herkesin bir doktor tanıdığı var. Ama hani herkes doktor değil, herkese de herşey sorulmaz. Komşunuzdan, arkdaşınızdan böyle tavsiyeler almayın. Onlar kişisel tecrübelerdir, yeterli gelmez. Burada bahsettiğimiz durumların yüzlerce değişik varyasyonlarını görüyoruz. Kişisel olarak faydası olacağını düşündüğüm şeyleri sizinle paylaşmak isterim. Bunu benim adıma birçok hekim de söylüyordur. Onlarda söylüyordur. Siz kendi başınıza iş yapmayın. Bunu mutlaka danışın, merak etmeniz çok güzel, okuyun ve sorularınızı süzgeçten geçirin, hekiminize danışın.

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.