Maksimum Sigorta’dan Doğan Şen, bizlere Türkiye’de sigortacılığın geleceğini ve sigortacılık mesleği hakkında tüm merak edilenleri anlatıyor…
Nesrin İçli: Sigortacılık mesleğini nasıl seçtiniz? Bir kırılma noktası yaşadınız mı?
Doğan Şen: Benim rahmetli babam Anadolu Sigorta’da çalışan bir memurdu. Biz küçükken poliçeler ile tanışmaya başladık. Ve ardından sigortacılığın bir hizmet satıcısının vermiş olduğu avantajların hepimize faydalı olacağını düşünerek sigortacılık mesleğinde karar kıldım. Esasen bir mali müşavirim. Ama sigortacılık çok keyifli ve insanların beklentilerine cevap vermek, çözüm üretmek bakımından çok değerli bir meslek görüyorum.
Sigorta nedir? Sizin acente olarak sigortacılık mesleğine katkınız nedir?
Esasında sigorta çok geniş kapsamlı bir açıklamaya ihtiyaç duysa da kısaca şunu söyleye bilirim. Sigorta; insanların mallarına ve canlarına karşı bir garanti sözleşmesidir. Kişiler veya tüzel kişiler mevcut malları, kıymetleri, fabrikaları, tesisleri ve her türlü rizikoya karşı ve risklere açıktır. Bu risklerin bertaraf edilmesi belli bir prim karşılığında risklerin ortadan kaldırılması ile ilgili verilen bir teminat ve bir garantidir.
Ülkemizde sigortacılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Ülkemizde sigortacılığın gelişmesi için biraz çalışmamız gerekiyor. Dünya ortalamalarına baktığımız zaman yapılan incelemelerde 83 ülke bazında Türkiye’nin sıralaması maalesef 53. sırada. Kişi başına toplamda 150 dolar ve sigorta primi düşüyor. Bu gelişmiş ülkelerde 7508 bin dolar seviyelerinde. Ama 82 milyon nüfusumuzun olduğunu varsayarsak yapacak çok işimiz var. Sigortacılığın geniş kitlelere ve bireylere ulaştırılması, tanıtılması bakımından herkese çok ciddi görevlere düşüyor. Bu bakımdan sigorta acenteleri de tanıtım, bilinçlendirme konusunda en önemli unsurlardan, kanallardan birisi. Yaklaşık 16.000 bin acente Türkiye saltına yayılarak kişilerin veya tüzel kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak için hazırlar. Ben ilerde kişilerin ekonomik gücünün artarak, kişi başına düşen gelirin artması vesilesiyle ve iyi bir tanıtımla sigortacılık oranının hızlı bir şekilde yükseleceğine ve Avrupa standartlarına yakın bir yere geleceğimize inanıyorum.
Ülkemizde sigortacılık neden Avrupa standartlarına henüz ulaşamadı?
Belli sebepleri var. Türk toplumu olarak biraz kaderci yapımız var. Ama Avrupa’da öyle değil. Çocuklar doğduğu günden itibaren sigortalı oluyor, bir hayat sigortası, bir sağlık sigortası ile donatılıyor. Ve maalesef Avrupa’da ilkokuldan başlayarak sigortanın önemi ve başkalarına karşı sorumluluk, başkalarına karşı zarar vermeme hususunda çok ciddi eğitimlerle başlıyorlar hayata. Onun için oradaki bireyler sigortacılığı ne kadar kıymetli ve olmazsa olmaz insan yaşamında kışları üşütmemek için ayağımıza giydiğimiz ayakkabı gibi, bir palto gibi, bir koruyucu şemsiye olduğunu biliyorlar. Ve bizimde, Türk toplumunda bilinci yerine oturtmakla ilgili tüm çabaları yerine getirmemiz gerekiyor. Sigortalı olmak gerçekten çok iyi. Ummadık ve beklenmedik risklere karşı açığız. Her an başımıza bir şey gelebilir. Yangın, yıldırım, infilak, hırsızlık, kötü niyetli hareketler, elektronik cihazların bozulması buna benzer çok riskler var. Bunların sigortalanması ile birlikte kişilerin ve gelecekte uğrayabilecekleri olan riskleri bertaraf ederek kişilerin ve ekonomik güvencelerinin devamlılığını sağladığı için çok önemli. Bu olduğu zamanda ülke ekonomisine de çok ciddi katkı sağlıyor. Kamunun kişiler üzerindeki uğramış olduğu zararları bertarafını engellemek açısından da önemli. Kamuya da hizmet ediyor ve fon oluşturuyor. Bu fonun kullanılarak Türk ekonomisinde finans kaynaklarında kullanılması bakımından çok değerli aynı zamanda önemli olan husus da sosyal adaleti sağlıyor.
